7 Haziran 2013 Cuma

Uyanış

Uyanış -  Banu Gaye Çetinayak 
   Siz hiç gereksiz yere strese girip, çok basit bir şekilde çözüme ulaşabilaceğiniz durumlarda paniğe kapılmadınız mı?Ortaya yaratıcı bir proje çıkartmak istediğinizde bunu başaramayıp ‘mış’ gibi yaptığınız anlar hiç mi yaşanmadı hayatınızda?
Şimdi bunun tam tersini düşünün; kendinizi rahat ve güvende hissetiğinizde, akışın tam ortasında yer alıp herşeyin muhteşem bir şekilde ve tam olması gerektiği gibi gerçekleştiğine de şahit oldunuz değil mi?
   Şartlar her ne olursa olsun, bununla başedebileceğimizden emin olduğumuzda en zor kabul edilebilecek durumlarla bile başetmeyi biliriz. Neden mi? Çünkü böyle durumlarda beynimiz ‘alfa’ durumundadır. Bunun aksi olan beta durumunda ise kendimizi son derece bitkin ve çaresiz hissederiz. Dünyevi kaygıların kasıp kavurduğu, bizi bir an bile rahat bırakmayan günlük telaşlarımız ne yazık ki beynimizi uzun bir beta durumunda kalmaya mahkum eder. Böyle durumlarda vücudumuz kendini koruma altına almak için bazı savunma mekanizmalarına başvurur ki bunlardan en önemlileri kaygı, stres ve ne yazık ki depresyondur. İşte bu son durak bizleri psikolog, psikiyatrist, o antidepresan bu uyku ilacı gibi uzun yolculuklara çıkarır. Elbette bazı özel durumlarda (anksiyete, yeme bozuklukları, duygu durum bozuklukları, şizofreni ve benzeri nörolojik bozukluklar…) bu duraklarda soluklanmak gerekir. Başka çare yoktur çünkü.
   Er ya da geç mutlaka uyanırsınız. Ancak ya uyanıkken uyuyorsak yani asıl uyanış uykudaysa…Yarı ölmek gibidir uyku; müthiş bir teslimiyet, sonsuz bir kabulleniş,tam bir alfa durumudur özünde. Beklenti yoktur uykudayken. Oğlumu hangi okula kaydettirsem, kızımın düğününde ne giysem diye düşünmezsiniz. Bir hayat biter, diğeri başlar. Aslında bitendir başlayan. Gündüzün geceyle, yazın kışla, siyahın beyazla bütünleşmesi gibi. Tıpkı doğada olduğu gibi…
   Bütünün bir yansımasıdır doğa. Herşey birbirini tamamlar. Kimse birbirinin işine karışmaz. Ya vücudumuz? Tüm organlarımız nasıl da ahenkle çalışır? Gece gündüz demez. Mola vermez. Hepsinin görevi vardır. Hiçbiri boşuna görev başında değildir. Ya beynimiz? Bu muhteşem tasarımı yöneten kahramanımız. Onsuz film devam etmez. Tüm senaryo onun çevresinde döner.
   Peki gerçekten farkında mıyız beynimizle neler yapabileceğimizi? Kocaman bir geminin penceresinden masmavi okyanusu izlerken, o pencereden gördüğümüz ya da görmek istediğimiz herşeyi hayatımıza katmak mümkün. O pencere bizim zihin ekranımız. Orada ne görmek istersek onu görürüz ve bu muhteşem yolculuk biz istediğimiz sürece devam eder. Her limanda farklı yolcular katılır gemimize. Daha başka görünür okyanus her seferinde.O zaman bitmesin bu engin yolculuk. Hepimiz aynı geminin yolcularıyız çünkü…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder