31 Ekim 2012 Çarşamba


Yoga'ya Bir Bakış -  Ayseli Demirmen 
Çağlar boyunca istekler çatışmış, arayış sürmüş ve sürmeye devam ediyor. İstekler değişiyor, istekler de evrim geçiriyor, dünün arzuları, zevkleri, üzüntüleri, sevinçleri, arayışları önemini kaybederken, bir başka deyişle evrimini tamamlarken bugünün hikâyesi bambaşka arzular, zevkler ardı ardına koşmaya başlıyor.

 Değişim de değişiyor. Durağanlıkta gelişmeme, yerinde sayma belki de kokuşma var. O halde değişime izin vermeli ki gelişim gelsin, yollar açılsın, kullanılmayan kullanılsın, fark edilmeyen fark edilsin.
Yoga demek; bütünleşmek, birleştirmek demektir. Peki, nasıl olacak?

Farkındalığı fark ederek; bir öğrencimle yaptığımız yoga seansında şöyle söyledi “ Ben çok hareketliyim ama hiç kullanmadığım ne kadar çok kasım varmış. “ Öyle, ne kadar hareketli olsak da, hiç kullanmadığımız, farkında bile olmadığımız pek çok kasımız var. Yogada asana dediğimiz duruşlarla bilmediğimiz alanlara ulaşır, farkında olmadığımız alanları fark ederiz, canlandırır ve hayatımıza dahil ederiz.

19 Ekim 2012 Cuma

Yoga ve Ruhsal Şifa -  Gülseren Aktaş 
Zaman kanatlanıp uçuyor sanki….Hayatımız öylesine tıkış tıkış ki;hep yapılacak işler,hep yaşamın hızına yetişme kaygısı….Zihnimiz öyle meşgul öylesine dolu ki artık ruhlarımıza dokunamaz olduk.Ruhlarımızla temasımızı kestiğimizden ya da yeterince kucaklaşamadığımızdan dolayı içimizde adını koyamadığımız bir boşluk büyüyor.
Günümüz dünyasında özellikle de kentli insanlar boşuna depresyon ilacı içmiyorlar.Depresif insanlar hatta çocuklar….Kendini unutmuş,yolunu unutmuş,varoluş nedenini unutmuş….

Çocuklara dahi sanki şeker verir gibi depresyon ilaçları içiriliyor.Mesleğim icabı çok yakından gözlemlediğim bu durum içimi acıtıyor.İnsanlar yaşamını koşuşturarak geçirirken ruhlarından uzaklaşıyor.Kentli insan  bir de doğadan da uzak,savrulup gidiyor.Acaba nereye?....
Sanki toplu bir çılgınlık hali içersinde insanoğlu ve tabii toplum.İçimize dönebilsek,başkalarının  değil kalbimizin sesini duyabilsek…Yaşamın doğal ritmini yakalayabilsek…Değişecek belki her şey.

Ancak,üstelik de bilinçli olarak verildiğine inandığım uyaranlar ki bu medya kanalıyla,tüketim toplumunun yapısı ile şekillendirilen toplum kuralları ile sağlanıyor;insanın özüne inmesi zor.

İnsanlar mutsuz,doğasından uzaklaşmış,yolunu yitirmiş gibiler.

Ama yogayı yaşamlarına soktukları vakit sanki bir şeyler değişiyor usul usul.

Önce fiziksel sonra ruhsal düzlemde,giderek artan bir ivmeyle…

Kendimizi ve sorularımızın cevaplarını keşfediyoruz.Usul usul ve sağlamca…

Ruhumuza yeniden kavuşma ve barışma sürecine giriyoruz.Usul usul  ve yumuşakça….
Bedenimizi,zihnimizi ve ruhumuzu parçalanmışlıktan kurtarıp yeniden bütünleşiyoruz.Usul usul ve yavaşça….

18 Ekim 2012 Perşembe

Hedeflere İlişkin Güçlü Sorular -  İsmail Barış Özpazarcık 
-Sağlıklı yaşam hedefleriniz neler?
Kısa vadeli hedefler
Uzun vadeli hedefler
Bu konuda başarı için kendinize verdiğiniz taahütler neler?
Nelere "evet" diyorsunuz?
Nelere "hayır" diyorsunuz?

-Bireysel ve ruhsal gelişiminize yönelik hedefleriniz neler?
Kısa vadeli hedefler
Uzun vadeli hedefler
Bu konuda başarı için kendinize verdiğiniz taahütler neler?
Nelere "evet" diyorsunuz?
Nelere "hayır" diyorsunuz?


-Aile konusunda hedefleriniz neler?
Kısa vadeli hedefler
Uzun vadeli hedefler
Bu konuda başarı için kendinize verdiğiniz taahütler neler?
Nelere "evet" diyorsunuz?
Nelere "hayır" diyorsunuz?

-Kariyer konusunda hedefleriniz neler?
Kısa vadeli hedefler
Uzun vadeli hedefler
Bu konuda başarı için kendinize verdiğiniz taahütler neler?
Nelere "evet" diyorsunuz?
Nelere "hayır" diyorsunuz?

-Para konusunda hedefleriniz neler?
Kısa vadeli hedefler
Uzun vadeli hedefler
Bu konuda başarı için kendinize verdiğiniz taahütler neler?
Nelere "evet" diyorsunuz?
Nelere "hayır" diyorsunuz?


-Sosyal yaşam konusunda hedefleriniz neler?
Kısa vadeli hedefler
Uzun vadeli hedefler
Bu konuda başarı için kendinize verdiğiniz taahütler neler?
Nelere "evet" diyorsunuz?
Nelere "hayır" diyorsunuz?

10 Ekim 2012 Çarşamba

Meraklılar - Richard Bach

Meraklılar -  Richard Bach 
Oz krallığı'nı çocukken gezdim, on dört kitabın hepsini okudum. Karakterlere ve maceraların geçtiği efsunlu ülkelere aşık oldum.

"Gerçek mi anne? Oz gerçek mi?"
Bütün anneler gibi yanıtlardı, bazen o tek cümle bir ömür sürerdi: "Yazarın zihninde gerçekti, şimdi de senin zihninde gerçek."
İyi haber-kötü haberle tanışmam o güne rastlar Oz var! (Ama oraya trenle gidilmez.)
O zamanlar zihnimdekileri  nasıl soracağımı bilmediğimden, sonraki yarım yüzyılı sorularımı netleştirmeye çalışarak geçirdim:
Eğer Oz zihnimdeyse, on a zarar verebilirler mi?
Dünya da mı zihnimizde?
Ya kendimizle ilgili gördüklerimiz, sadece düşüncelerimizin bir yansımasıysa?
Düşüncelerimizi değiştirmeye karar verdiğimizde dışarıya ne yansır?
Haritaların ötesindeki ülkelere erken yaşlarda yaptığım o geziler sayesinde bugün olduğum yerdeyim, kötülerle ilgili dramlardan, savaş, kin ve suçla ilgili filmlerden bütün hücrelerim sıkıldı. Eğer ekranda ister kurgu ister gerçek olsun bir cezaevi sahnesi, bir vahşet, bir devasa, görkemli, hayret verici patlama daha izlemek durumunda kalırsam, çıkıp gideceğime ve evreni yeniden inşa etmeye koyulacağıma söz verdim.
-Bum!-
İçinde kötülük, savaş ve suç barındırmayan yeni bir kültür filizlenirse, diye düşündüm bulunduğum yerden ayrılırken, ne olur?
Yıkmak için boşa harcadığımız bunca enerjiyle neler yapılırdı?
En karanlık yanlışları değil de en yüce doğruları seçtiğimiz bir dünyada yaşamak nasıl bir his olurdu, sürekli birbirimizi aşağıya çekmek yerine yüceltmeye çalışsaydık?
Böyle bir uygarlık nasıl başlar, nereye gider?
Böylece meraklılar doğdu, tek bir kişinin hareketiyle yön değiştiren lanetli bir uygarlığın hikayesi.

Richard Bach'ı özleyenler; "Hipnozcu"dan sonra "Meraklılar" romanıyla gerçek bir edebiyat şöleni yaşayacaklar… Yaşasın!…. Richard geri döndü!

8 Ekim 2012 Pazartesi

İçe Dönüş -  Begüm Boduroğlu 
Hayatımızı devam ettirebilmemiz için gerekenlerin farkındayız. Hepimiz yeme-içme, uyuma eylemlerini yerine getiriyoruz. Nefes olmazsa, olmayacağımızı biliyoruz. Bazılarımız bunların yanına sigara ve alkol tüketmeme, düzenli egzersiz yapma gibi alışkanlıkları ekleyerek daha sağlıklı olacağının bilincini taşıyor. Kendimizi daha iyi hissetmek için giyim, kozmetik gibi ihtiyaca yönelik hizmetlerden sonuna kadar yararlanıyoruz.
        Para kazanmak için her gün işimize dört elle sarılıyoruz. Daha çok sevip daha çok sevilmeyi hissetmek içinse sevdiklerimize sarılıyoruz. Öğrenmek için bilgi çağının peşinden, hayata daha sıkı tutunabilmek adına hayallerimizin peşinden gidiyoruz. Zamanı harcamak için daha çok insana, zamanı kaçırmamak içinse daha çok tempoya ihtiyaç duyuyoruz. Kazanıyoruz harcıyoruz, aşık oluyor seviliyoruz; mutluluktan uçarken istemediğimiz şeyler oluyor ve yere düşüveriyoruz. Pes etmiyoruz yine kalkıyoruz, mücadele ediyoruz, yeni şeyler öğreniyoruz, farklılıklar deniyoruz, hoşumuza gitmeyince döngümüze geri dönüyoruz. Peki ya sonra? Bütün bunlar olurken içimizdeki döngünün dişlileri paslanıyor, zedeleniyor, biz anlamadan kırılıveriyor. Ve eskisi gibi dönmüyor. Bazen bunu kısa sürede bazen de çok geç fark ediyoruz. Sonra dışarıdan bedenimizi, cildimizi, zihnimizi besleyen her şeyin bir yere kadar faydalı olduğunu görebiliyoruz. Zihnimizi dolduran onca düşüncenin, bilginin, geçmiş deneyimlerin bizi kısıtladığını yavaş yavaş anlıyoruz. Farkındalık bize yüksek sesle bağırıyor: yaşadığın bu deneyimin adı; İç’e dönüş. Tam da bu noktada bedenimizi ve zihnimizi dışarıdan değil, içeriden beslemeye başlıyoruz. Bu şekilde doyuma daha iyi ulaşabiliyor, şimdiye kadarki doyumsuzluğumuzun sebebinin kendimizi içten beslemeyi ihmal ettiğimiz olduğunu anlıyoruz.
           İçsel yolculukta bize rehberlik edebilecek farklı yöntemler, öğretiler, kitaplar var. Yoga da tarihin en eski kişisel gelişim yöntemi olarak, günümüzde pek çok insanın içindeki sese kulak verebilmesini sağlıyor. Hiçbir baskı ve zorlama içermeden, İç’e doğru yürüdüğümüz bu yolda bize ışık tutuyor; şimdiye kadar engel olarak gördüğümüz birçok olguyu beden, zihin ve ruh bütünlüğüyle çözmemizi sağlıyor. İçsel bütünlüğümüzü sağladıkça ve korumayı öğrendikçe, dışarıyla olan bağımızın daha da kuvvetlendiğine şahit oluyoruz. Beden, zihin, ruh bütünlüğünü sağlayabilen bireyler olarak, hayata daha kuvvetli bağlarla bağlanıyoruz. Ve hayatımızdaki karmaşadan ötürü, bir türlü duyamadığımız kalbimizin sesini daha iyi dinliyoruz. Böylece en önemli gerçekliğimizle yani iç sesimizle kucaklaşıyor, bütünleşiyoruz

6 Ekim 2012 Cumartesi

Ben, Aynadaki Bilge ve Kadın Yanım -  Dilber Can Göksü  
Kendimi bildiğimden bu yana, zaman zaman, içimde büyük med cezirler vardı. Yerli yerine bir türlü otutturamadığım fikirler… İnsanlar ve dünya, sanki bana karşı gibiydi duygularım... Oysa ben seviyorum hayatı. Sorgulamaları… İşin içinden çıkamayınca, birilerine anlatma ihtiyacı duyardım. Sonra da ister istemez şöyle düşünürdüm: "Acaba benim aptal olduğumu düşünüyor olabilirler mi?..." 'Acabalar'ım büyüdükçe, insandan uzaklaşmalar başlardı. Uflayıp puflamalar… Ağlamalar… Tekrar içe kapanmalar… Dışarısını dışlamalar… Hayatı sorgulamalar… Önce şaçma sapan cevaplar… Bu arada yapılan en komik şey,  insanın kendi kendine yaptığı sınırlamalar… Ve tabii, ön yargılar… Bunu keşfetmek, şimdi ne kadar da eğlenceli geliyor:))  Ve sonra, tam dibe vurdum derken, şahlanan baş kaldırmalar… Muhteşem Anlar... Yeni bir şey buldum, keşfettim duygusunun verdiği olağanüstü mutluluk. İnsanı gülümseten, enteresan rastlaşmalar… Adı, dar zamanda paslaşmalar da olabilir :)) Tam bunları yaşarken, hoşlandığın bir adamın, işte tam da o anlarda karşına çıkması!… Ve yaptığın bütün acemiliklerin bu zamana denk gelmesi… ve tabii ki, adamın ben bu mıntıkadan uzaklaşayım, hızlı adımları… Aynaya bakıldığında yüzümde kocaman bir tebessümmmm:)) Sonra aynada biraz daha gözlere odaklanma… Hafif yorulmuş bakıyorlar... Biraz da mahsun, bu geçiş döneminde ağlamada bol olduğu için bir iki de çizgi mi yerleşmiş ne ?.. Sonra, kendi gözbebeklerimden bana bakan bilgem… Kalpdeki heyecan, güç ve neşeye muzipçe bakmakta… Onunla gözgöze gelmek kaybolan sevgiliyi bulmak kadar heyecanlı… Yeni kararlar almanın ve başarının o büyük hazzı… Evet bu karar bana büyük başarılar getirecek… Bu yaşam değişimleri benim için çok uygun olanını bulma rahatlamaları… Ve bütün bunların yanında alınan bir büyük karar daha…. Yüzdeki çizgilerin üstünde gezinen ellerim… Böyle zamanlar yaşadığında ,bir daha kremleri kullanmadan asla yatma… Mümkünse saat başıda sürebilirsin:) Hayat her şeye rağmen güzeldir ve sadece bizimdir.